Kürt Müzisyenlerin Talepleri

Türkiye'de devletin Kürt kimliğine ilişkin her şeye bir asayiş sorunu olarak yaklaşan tutumu maalesef giderek toplumsal bir yaygınlık kazanmakta, bu tutumun olumsuz sonuçlarına Kürt Müziği ve müzisyenleri de maruz kalmaktadır. Devletin uygulamalarıyla sınırlı kalmayan ve bizce asıl teklikeyi barındıran bu toplumsal yaygınlık; basının, medyanın, sivil toplumun konuya yaklaşımında ve günlük hayatta her geçen gün sayıları artan saldırganca girişimlerde somutluk kazanıyor. Örneğin, geçtiğimiz günlerde Kürtçe kursların çeşitli nedenlerle kapanmak zorunda kalışı ile ilgili olarak Türk medyasında yapılan değerlendirmelerde, Kürt müziğinin durumu oldukça manipülatif bir bakış açısıyla ele alındı ve kimi köşe yazarları kursların kapanması ile Kürt müziğinin durumu arasında paralellik kurdular. Bu yazarlara göre, kurslardan korkulacak bir şey yoktu. Nasıl ki önceki yıllarda Kürt Müziğine duyulan yoğun ilgi Kürtçenin serbest bırakılışının ardından yerini bir ilgisizliğe bırakmıştı ve buna kanıt olarak albüm satışları gösterilebilirdi aynı şekilde bu kursların da ilgisizlik nedeniyle kapanması normaldi. Hem kurslar hem de Kürt müziği ile ilgili alaycı tavrını gizlemeyen bu bakışın çarpıttığı gerçek şudur: Türkiye'de Kürtçe müzik yapanlar diğer dillerde müzik yapanlarla bugün de dün olduğu gibi eşit koşullarda mesleklerini icra edememektedirler. Bunun nedeni büyük oranda devletin Kürtçeye yönelik güvenlik merkezli tutumunun yapımcılar, TV kanalları, sponsorluk ve organizatörlük yapabilecek işadamları üzerinde yarattığı korkudur. Öte yandan sözünü ettiğimiz bakış Kürt dinleyicisini de küçümsemekte; bu dinleyici kitlesinin, bir albümü sırf Kürtçe diye alacak kadar beğeniden yoksun, homojen bir kitle olduğunu varsaymaktadır. Oysa çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu, farklı beğenilere sahip dinleyici kitlemiz bizden giderek daha kaliteli bir müzik talep etmektedir. Ancak, maruz kaldığımız haksız rekabet koşulları, anti demokratik uygulamalar ve Kürtçe yapımlarla ilgilenmeyi herkes için ateşten bir gömleğe dönüştüren genel politik ve kültürel iklim, dinleyicinin bu talebine yanıt vermemizi imkansız kılmaktadır. Satışların düşüşünün asıl nedeni budur, medyanın yüzeysel değerlendirmelerinde bahsedilenler değil. Sorun, Kürt Müzik Endüstrisinin piyasasını oluşturamayışıdır. Çünkü devlet ve Türkiye'deki hakim kültürel atmosfer sesimizi kısacak her türlü ortamı hazırlamakta ve bize "Hadi Kürtçe şarkı söyleyebilirsiz" demektedir. Bu iki yüzlülüğü teşhir etme adına basın bildirimizde ana hatları ile değinilen sorunlarımızın çözümü doğrultusunda, devletten ve toplumun değişik kesimlerinden beklentilerimizi şu şekilde sıralayabiliriz: 1- Diğer sanatçılara yönelik örneğini görmediğimiz ve hangi yasal zemine dayandığı bilinmeyen, Kürt müzisyenlerden konser öncesi ikametgah belgesi, sabıka kaydı v.b istenmesi uygulanmasına son verilmelidir. Bu rencide edici uygulama bizleri potansiyel suçlu olarak gören bir zihniyetin ürünü olup hem bizler hem de konseri düzenleyenler üzerinde bir baskı yaratmayı amaçlamaktadır. Yine aynı amaçla konserlerimiz hem sanatçıları hem de dinleyicileri rahatsız eden bir uygulamayla, polis tarafından kamerayla kaydedilmektedir. Bunlar ve benzeri her türlü ayrımcı, gayri hukuki, keyfi uygulama önlenmelidir. Kültürel hakların kullanımına ilişkin AB uyum yasalarının gerekleri pratikte takip edilmelidir. Buna direnen devlet görevlileri hakkında gereken yasal işlemler yapılmalıdır. Öte yandan birçok meslektaşımızın albümleri satışların en yoğun olduğu ilk çıkış aşamasında yasaklamalara uğramakta, haklarında dava açılmakta, ardından davalarda müzisyen haklı bulunarak yasak kalkabilmektedir. Bu yokuşa sürme anlayışı, albümün ekonomik olarak durumunu zora sokmakta, şarkılar yasaklı olduğundan radyolarda çalınamamakta, tüm bu ekonomik zorluklar yapımcıları Kürtçe Müzik yatırımları konusunda caydırmaktadır. Radyo ve TV'lerde upuzun yasaklı eser listeleri yer almakta ve bu eserlerin büyük bir çoğunluğunu Kürtçe şarkılar oluşturmaktadır. Tüm bu haksız uygulamalara derhal son verilmelidir. 2-Yasal düzenlemelere rağmen TV kanallarının Kürtçeye yer vermeyen tutumu sorgulanmayı hak etmektedir. TV'lerin bu ayrımcı tutumu teşhir edilmeli ve Kürt Kültürünü yok sayan bu televizyonculuğa, kültürünü yok saydıkları Kürt nüfusun onların izleyicisi olduğu ve ayrımcı uygulamalarla görmezden gelinemeyeceği hatırlatılmalıdır. 3-Yazılı medya Kürt Sanatının sorunlarına duyarsız kalmamalı ve bu alandaki gelişmeleri görmezden gelmemelidir. Kürt sanatının "haber" olması için illa ki sansasyonel bir gelişme beklenmemelidir, objektif habercilik ilkeleri yetebilmelidir. Kültür-Sanat sayfaları bu "teveçühü" gösterebilmelidir. Örneğin Kürtçe Müziğin kendine sahne bulabildiği ve onbinlerin toplandığı festivaller görmezden gelinmemelidir. 4- Yerel yönetimler festival, eğlence ve kutlama programlarında bu toprakların zenginliği olan tüm dillere ve milyonların ana dili olarak Kürtçe Müziğe yer vermelidirler. Hatta, Kürt dinleyicisinin yoğun olduğu yerleşim birimlerinde yerel yönetimler programlarını hazırlarken Kürt Sanatına yönelik pozitif ayrımcılık uygulamalıdır. Bu husus, kısıtlı olanaklarla yol almaya çalışan Kürt müzik endüstrisi için hayati önemdedir. 5- Dinleyiciler kısıtlı olanaklarla ayakta kalmaya çalışan Kürt Müzik Endüstrisinin zaten küçük olan pastasını büsbütün küçülten mp3, korsan cd-kaset gibi hırsızlıklara tamah etmemeli, kültürlerine sahip çıkmalıdırlar. Bu sorunun yükü sadece sanatçılara ve yapımcılara yüklenmemelidir. Aksi takdirde, yakında internetten indirecek yeni şarkı bulamayacakları koşullara yaklaştığımızı bilmelidirler. Öte yandan, CD ve kaset fiyatları gibi dinleyicilerin şikayet ettiği konularda ilgililer gerekenleri yapmalıdır. 6- Üniversitelerin sanat eğitimi veren birimlerinde Kürt Müziği, folkloru ve edebiyatı hakettiği akademik ilgiyi görmelidir. Dinleyici kitlemizin önemli bir bölümünü üniversite gençliği oluşturmaktadır. Ancak bilim ve sanatın özgür kaleleri olması beklenen üniversitelerin salonları çağdışı bir anlayışla Kürtçe Müziğe kapalıdır. Bu sansüre ve çifte standarda son verilmesini talep ediyoruz. 7- İş çevrelerini Kürt Sanatını desteklemekten alıkoyan ürkütücü siyasal, ekonomik ve kültürel ortam sorgulanmalıdır. Sponsorluk mekanizmasının Kürt Sanatı için işlememesinin bir nedeni bilinç eksikliği ise önemli bir nedeni de işadamlarının duyduğu korkudur. İşadamlarını sanatımızı cesaretle desteklemeye ve bu konuda uğradıkları bir baskı ve caydırma varsa bunu kamooyu ile paylaşmaya davet ediyoruz. 8- Başta Kürt Kültür Kurumları ve Kürt TV'leri olmak üzere tüm ilgili kurumlar, sanata bakış, müzik tarzı, politik görüş ayrımı gözetmeksizin sanatçıların yaşadıkları sorunların aşılması konusunda projeler geliştirmeli, inisiyatif almalı, sanatçılarla dayanışma göstermeli, onların desteklerini alarak organizasyonlar gerçekleştirmelidir. Örneğin, dünyanın her yerinden Kürt Müzisyenleri müziğimizin akademik, ekonomik vs. sorunlarını tartışmak üzere uluslararası bir sempozyumda biraraya getirebilir, bu sempozyuma ilgililer bildirilerini sunabilir, bu bildiriler kamuoyu ile paylaşılacak yayınlara dönüştürülebilir. Hatta Kültür Bakanlığına bu yönlü bir taleple başvurulabilir, belediyelerin, sponsorların sağlayacağı olanaklar böylesi geniş katılımlı platformlar için seferber edilebilir. Kurumlarımızın bu sorunların üzerine gitmemesi halinde, ekonomik nedenlerle müziğimizin barlara hapsolmasından kimsenin şikayetçi olamayacağı bilinmelidir. Elbette bar, cafe vs. eğlence yerlerinde çalmak da bir seçenektir ve dileyen buralarda mesleğini icra etmekte özgürdür. Ancak mevcut koşullar bu mekanları adeta tek seçenek haline getirmekte, bu dayatma sonucunda eğlence yerlerinde ne yazık ki meslektaşlarımız ucuz işgücü olarak kullanılmaktadır. 9- Yapımcı firmalar Kürt Müziğine cesaretle sahip çıkmalı, müziğimizin yaygınlaşması, uluslararası kalite koşullarını sağlayacak ekonomik olanaklarla donatılması, ve Kürt dinleyicisinin beğenisi zayıf, her sunulanı alacak, tabiri caizse "çantada keklik" bir dinleyici olmadığını kabul ederek; yatırım, projelendirme ve promosyon hizmetlerinin sunulması ile ilgili olarak gerekenleri yerine getirmelidir. Kimi firmaların bizzat korsan faaliyet içinde olduğuna, geleneksel eserleri oldu bittiyle kendilerine mal ettiklerine, Sanatçının emeğini sömürecek kestirme yollar kullandığına ilişkin derin kuşkular mevcuttur. Yapımcılar spekülatörce uygulamalardan vazgeçip piyasamızın profesyonel ilişkilere dayalı bir zemine oturmasını sağlamalıdırlar. 10- MESAM "MESAM'ın misyonu eseri ve yaratıcısını geliştirip yüceltmek, yetenek ve düşünce ürünlerinin haklarını en etkin şekilde korumak ve olabilecek en ekonomik yolla hak sahiplerine kazandırmaktır" şeklinde ifade ettiği misyonuna sahip çıkarak üyeliğimizden doğan hakların gereklerini yerine getirmek için çaba harcamalıdır. Bu misyon meslek birliklerinin salt ekonomik çıkar birliği olmadığını ifade etmektedir. Aynı şey MESAM benzeri diğer kuruluşlar için de geçerlidir. Meslek Birliklerimizi sorunlarımız konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bize yönelik haksızlıklara en başta üyesi olduğumuz ve teliflerimizle ayakta duran meslek kuruluşlarının tepki göstermesini bekliyoruz. 11- Sivil Toplum, bir Kürt-Türk çatışması ihtimalinin telaffuz edilebildiği şu günlerde, sanatın bütünleştirici işlevi yoluyla toplumsal barışın sağlanması adına her dile ve etnik kimliğe açık aktiviteleri gerçekleştirmelidir. İstanbul gibi bir dünya kentinde dünyanın her yerinden müzisyenlere ve sanatçılara açık festival, sergi, şenlik vb. platformlar Kürt Sanatına kapalıdır. Bu, sivil toplumun ayıbıdır ve bu sansüre derhal son verilmelidir. Günlük hayatta yükselen şiddete verilecek en iyi cevap bu topraklarda yaşayan halkların ortak platformlarda renklerini buluşturmasıdır. Sivil toplum bu bilinçle davranmalıdır. Bu bilincin gerektirdiği özgüven ve cesareti gösterebilmelidir. 12- Kürt folkloruma ilişkin devlet görevlilerince tutulmuş tüm arşivler, kayıtlar vs. döküman başka bir niyetle oluşturulmamışsa araştırmacıların faydalanmasına açılmalıdır. Kültür Bakanlığı, TRT ve ilgili diğer resmi kurumlar folklor araştırmalarını teşvik etmeli, çoktan iflas ettiği bilinen asimilasyon merkezli yaklaşıma alternatif projelere destek sunmalıdır. 13- Türk sineması, edebiyatı, medyası, TV dizileri, şov programları ve reklamlarının kimi örnekleri yoluyla üretilen ve bazı Kürt kökenli müzisyenlerin bilerek ya da bilmeyerek alet olduğu "Kürt İmajı", "Güneydoğulu Sanatçı İmajı" ile sonuna kadar mücadele edilmelidir. Kürtleri mafyatik, feodal, gerici ilişkilerin aktörleri ya da gariban, sefil, kollanacak düşkünler olarak resmeden; Kürt gerçeğini ancak bu temalar ışığında gören ve TV dizilerinde halkımızı sadece, Kürtçe isimler, alay konusu edilen şive, yöresel yemekler, abartılı bir şekilde yüceltilen feodal değerlerle tanımlayan bu bakış, Kürtleri "ötekileştiren" uygulamaların kültürel ve psikolojik zeminini oluşturmaktadır. Oysa modern Kürt Sanatı, bunlardan çok farklı mecralarda varoluş biçimleri gösterebilen bir zenginliği barındırmaktadır ve günümüzde Kürtler bu anlatılanlardan ibaret değildir. Bu zenginliğin Türkiye kamuoyu ile paylaşılması için Kürt sanatçılar üzerine düşeni yapmalı ve söz konusu neo-oryantalist yaklaşımlara prim vermemelidir. Bu konuda Kürt kökenli kimi meslektaşlarımız uyarılmayı haketmektedirler. Kültürler arası etkileşim kendi doğal mecrası içinde normal ve güzeldir. Ancak Kürtçe şarkılara kaynağını belirtmeksizin içeriği boşaltılarak yağmacı bir anlayışla Türkçe sözler yazılmasının kültürümüze yönelik affedilemez bir suç olduğu bilinmelidir. Kimi Kürt kökenli meslektaşlarımızın yıllarca kariyerlerini bu faaliyet üzerine inşa ettikleri herkesin malumudur. Örnekleri giderek azalsa da bu tip faaliyetlere kesinlikle son verilmelidir. Sonuç olarak; annemizle konuştuğumuz dillere saygı bekliyoruz. Anadolu ve Mezopotamya halklarının kadim dillerini görmezden gelerek kültürel iklimimizi çoraklaştıran tekçi anlayıştan vazgeçilmesini bekliyoruz. Kağıt üzerinde kalan reformlarla oyalanmamak, mesleğimizi Türkçe ya da İngilizce şarkı söyleyenlerle eşit koşullarda icra etmek istiyoruz. Bu koşulların, vatandaşı olduğumuz ve vergi ödediğimiz devlet tarafından, engellenmek bir yana, güvence altına alınmasını talep ediyoruz. Hepsinden önemlisi Sivil Toplumu ve dinleyicileri bu konuda bugüne kadarki tutumlarını sorgulamaya davet ediyoruz. Diğer dillerde müzik yapan meslektaşlarımızın kendilerini bizim yerimize koyarak, Kürt meslektaşları ile empatik bir ilişkiye girmelerini ve mesleklerinin onuruna, sorunlarına sahip çıkmalarını ve bizlerle dayanışma göstermelerini temenni ediyoruz. Her fırsatta dile getirdiğimiz kültürel zenginliğimiz elbette bu ülkede yaşayan herkesin gurur duyması gereken bir olgudur. Ancak bu çok kültürlülüğün gereğini yerine getirmek ve demokratik bir ortamda her dilin ve kültürün kendini geliştirmesinin imkanlarını beraber oluşturmak zorunda olduğumuz; aksi halde bir kültürler mezarlığında kalakalacağımız bilinmelidir. Abbas Ahmed, Ahmet Aslan, Ali Baran, Agirê Jiyan, Aram Dikran, Armanc, Aydın Korkmaz, Aynur Doğan, Bangin Bedil, Beser Şahin, Beytocan, Bismilli Zeko, Brader, Burhan Berken, Ciwan Haco, Comerd, Çar Newa, Delil Dilanar, Dengbej Kazo, Dengbej Maruf, Derweş Serhedi, Dilovan, Diyar, Dodan, Project, Emin Erbani, Enver Çelik, Fate, Ferhat Tunç, Fewzi Kılıç, Fırat Başkale, Gani Nar, Gulistan, Jan Axin, Hekim Sefkan, Heme Heci, Kardes Türküler, Kawa, Koçer, Koma Asmin, Koma Azad, Koma Çiya, Koma Gulen Xerzan, Rojda, Koma Mizgin, Koma Rewşen, Koma Strana Dicle, Koma Xelikan, Koma Zerdeşt, Mazlum Çimen, Mehmet Atlı, Memo, Metin-Kemal Kahraman, Mikail Aslan, Mirady, Nail Yurtsever, Nilüfer Akbal, Nizamettin Ariç, Ozan Serhad, Ozan Şexo, Reşo, Rojhan Beken, Rojin, Rotında, Seid Yûsif, Siyabend Suzanna, Şivan Perwer, Siyar, Xanemir, Xelil Xemgin, Xemgın Bırhat, Xero Abbas, Umut Altınçağ, Venge Sodiri, Yılmaz Çelik, Yekbûn, Zilan, Zele Mele, Zeynel Kahraman, Zinar Sozdar, Şemdîn, Sosin, Seyîdxan, Zarîfe, Binevş, Dîcle, Cevat, Eylem, Ayfer, Ozan Canê, Dengbêj Zaharo, Turan Yapıştıran, Murat Batgî