Ali Baran’dan ‘Çel Awaz’

19 Aralik 2009
Yeni_Özgür_PolitikaAli Baran: Çel Awaz albümüyle tarihimizde kaybolmaya yüz tutmuş terimleri korumaya, yaşatmaya, halkımın dilinde canlı tutmaya çalışıyorum...
Sevgi, aşk, tutku, ülke bağlılığı, kardeş acısı, ölüm, aile meclisi kararı ile ölüme mahkum edilen kızın babasına olan feryadını eserlerinde işleyen sanatçı Baran’ın ‘Çel Awaz’ adlı yeni albümü kısa bir süre önce müzik severleriyle buluştu. Ali Baran, MİR Multimedia’dan çıkan yeni albümü ‘Çel Awaz’ ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Yeni albümünüz ‘Çel Awaz’ terim anlamı nedir ve niçin bu isime karar verdiniz?
‘Çel Awaz’ albümünde Kurmancî, Zazakî ve Türkçe dillerinde eserler bulunmaktadır. Her üç dilin bu albümde yer almalarına önem ve değer verdim. Her dilin kendisine göre bir güzelliği vardır. Ben bunu yaşatmaya, yansıtmaya çalıştım. Albümün ismi de ‘Çel Awaz’ olarak sonuçlandı. ‘Çel’ Kurmancîde ‘kırk” demektir. ‘Awaz’ ise hem melodi hem de ses anlamına gelir. Bölgemizin kullandığı bu üç dil vardır. Ben bu zenginliği albümüme katmaya çalıştım.

Eserlerde bir uyum göze çarpıyor. Eserlerin içeriğini, verdikleri mesajları biraz anlatabilir misiniz?
Eserleri bilinçli ve yakışır bir şekilde seçtik. Bir halının renk uyumu gibi, içindeki renkler birbirlerine uyması gerekir. Aradan bir renk sırıtır ise o halının güzelliğini bozar. Eserler de hayatımıza ve sanatsal ruhumuza dokunan birer renklerdir. Eserleri seçerken o bütünlüğü bozmamaya çalıştık. Eserlerin bir kısmı bana aittir. Bir kısmı değerlemedir, üç eserde rahmetli Mahmut Baran’a aittir. Eserlerimde birçok konu işleniyor; sevgi, aşk, tutku, ülke bağlılığı, acı, ölüm, bir kardeşin kardeş ölümüne nasıl yandığını, bir babanın bir erkeği sevdiği için kızına ölüm emri vererek abisinin eline nasıl silahı verdiğini, o aile meclisi kararı ile ölüme mahkum edilen kızın feryadı, gencecik kızların yaşlı insanlara verilmesi ve kızlarımızın isyanları. Ülke sevdası uğruna ardından dağlara çıkan gençleri ve benzeri, temelinde halk gerçekliklerimiz olan konuları işliyorum.

Eserler üzerinde örnek verebilir misiniz?
Örneğin ‘Wey Dilbere’ isimli eserde ülke aşkı, ülke sevdası işleniyor. ‘Guri’ eserinde ise ‘Mücadeleyi ülkende bırakmış Almanya’ya gelmiş, anam yaşında bir Alman kadınla evlenmişsin, ne arıyorsun burada keçilerin peşinde... Ülkende güzel gazeller var iken….’ diyerek bu ve benzeri bir tarzda toplumsal kopukluğu dile getiriyorum. Diğer taraftan aralarında bazı eserler vardır ki bu eserler 80 yıl öncesi okunmuş ve derlenmiştir. Yani tarihi bir miras değeri kazanmış eserlerdir. Bu eserlerin orijinal tarz, ritim ve hatta bugün kullanmaya unutulmuş o yıllarda kullanılan terimleri dahi korumaya ve dinleyiciye iletmeye çalıştım.

Ayrıca albümde ‘Nabi Nabi’ isimli ikinci eserin bir yerinde ‘li min welesuye’ diyor.
Eski konuşma terim hazinemizden olan ‘Welesuye’ kelimesini çok fazla insan bilmez, ancak dilbilimi ile uğraşan insanlarımız anlamını bilir. ‘Li xwê bexin’ derken ‘kendinen çıkar’ anlamını taşırken, bu gelin kızın güzelliğini anlatıyor. ‘Beşine Mereşê qencan lexin’ yani ‘gönder Maraş’a ona qencan, yani sırmalamak, düğme deliği nakış süslemesi, yapayım’ diyor.

Niçin Maraş’a gönderiyorsunuz?
Güzel bir soru. Eski Maraş bölgesinde ve bugün Adıyaman bölgesine bağlı Gerger vardır. Büyükannem biz torunlara hep anlatırdı. Nasıl ki bugünki gençlerimiz mesleki eğitim yapıyorlarsa, o yıllların Kürt gençleri meslek öğrenmeye Gerger’e giderlerdi. Gerger’de yaşayan Ermeniler çok hamarattırlar ve marangoz, bakır, halı ve benzeri el sanatlarında olağan uzmanlardır. Mesela bize okulda sınıfda kalırken büyüklerimiz kızarken şunu gırgır tadında söylerlerdi: ‘Ma lo lo me çu Gerger’e, ma hat qutusu keriberi (Gitti Gerger’e geldi halen keriberidir, yani halen bir şey beceremiyor, anlamıyor)”. Gerger bizim için küçük İstanbul anlamına gelirdi. Bu gibi birçok örneği sunabiliriz.

Albümünüzde ‘Mehmede Min’ isimli eser de var...
Mehmed ismini Türk sanatçıları çok kullanıyor. Bu isim Türk halkı içerisinde belli bir tutumu, belli bir düşünceyi temsil ediyor. Halbuki Dersimlilerin, Kurmançların ölen Mehmedleri 70 yıldır ölüyorlar. Kürtler 100 yıldır kendi halkını, Mehmedlerini şehit vermiştir. Türk halkın Mehmedleri şehit ilan edilirken, bizim Mehmedlerimizin mezarları tahrip ediliyor. Bu çok acı bir durumdur. Her iki Memed ana evladıdır, her iki Mehmed’in insan değeri vardır. Ben bu eseri albüme alarak bunu vurgulamak istedim.

Eserleriniz çok ağır ve duygu yüklü...
Benim için önemli olan yaşanan ve yaşatılan bu duyguları verebilmek. Slogancı bir sanatçı olmaktansa duygu yüklü bir mesaj bıraka bilmek benim için ön plandadır. Ben kendi kültürüme özü ile sahip çıkmak istiyorum. Bunun için dil bir araçtır. Bireyler, diller, müzikler, genelinde sanat ve sanatçı birer köprüdür. Ben kendimi sanatım ile eski nesil ve yeni nesil arasında bir köprü olarak görüyorum. Bu benim için kutsal bir görevdir. Bu görevime müzik, tarz, ritim ve dilleri eklersen, sanatın kendisi çok güzel ve temiz bir araç haline geliyor. Ben şahsen hiç bir dile karşı değilimdir. Önemli olan o dili güzel kullana bilmektir. Eğer 70 yıl, 90 yıl öncesi eserleri, halk ozanlarımızın eserlerini bugünki gençlerimize dinlete ve söylete biliyorsak bu çok güzel ve gurur verici bir başarıdır. Diğer bir nokta ise hasret ve özlemdir. Ben Dersim toprakların bir bitkisi, bir palamutu olsam ve beni o toprağımdan söküp koparsanız, ölüme mahkum olurum. Ben de toprağıma bağlı olan duygularımla yaşıyorum, hayatta ve ayakta kalabiliyorum. Duygularım ve sanatım beni hayata bağlıyor.

Eserlerinizde Alevi inançına bağlı melodi tarzı da dinlemek mümkündür.
Doğrudur. Babam Mahmut Baran ve Annem Şare Baran Alevi inacına bağlı değerli sanatçılardı. Ben de onların miraslarını gönlümde taşıyorum. Alevi öğretisi ailemizde işlemiş, yaşam tarzına dönüşmüş ve sanatımızda hayat bulmuştur. Evimizde keman, kaval ve bağlama hiç eksik olmazdı. Her aile ferdimiz birer sanat ile uzmanlaşmıştır. Bundan daha güzel bir üretim merkezi olabilir mi?

Bu albümde önem verdiğim nokta, dinleme kültürünü yaratmaktır. Bazen gecelere gidiyor ve gençlerimizi izliyorum. Eserleri dinlemektense halaya girmek ve ”lexe lexe lexe” diyerek coşmak heyecanı ile yaklaşıyorlar. Ben bu albümde slow ve ağır klamlar, stranlar kullanarak insanlara ”dinleyin” çağrısı yaptım. Deyişlerimiz, beyitlerimiz alkış almamalı, eşliğinde halaylar çekilmemelidir. Eğer dinlemeyi öğenirsek sanatı yaşatmış oluruz.

İleriye yönelik projeleriniz var mı?
Evet albüm içinde bulunan ”Mehmede Min” eserine klip çekmeyi düşünüyorum. ‘Mehmede Min’ şehit olmayı, katliamı ve acıyı anlatan bir eserdir. Bu duyguları görüntüye yansıtmak elbette kolay olmayacaktır. Umarım başarabiliriz. Tarihimiz, klamlarımız ile bugüne kadar gelmiştir. Bizler bugün bu tarihimizi Kürtçe dilinde okuyarak, klamlarımız ile yaşatıyoruz. Bu yaşlılarımıza, tarihimize ve ağıtlarımıza olan kutsal görevimizdir.

Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
Son olarak bu albümde büyük emekleri geçen müzisyen arkadaşlarım Hakan Akay’a, Yasin Poyraz’a, Cemil Koçgün’e, Delil Dilanar’a, Zafer Küçük’e, Sinan Acar’a ve bana destek ve güvenlerinden dolayı tüm sanatçı dostlarıma teşekkür etmek istiyorum. Bu albümde kendimi buldum. Umarım dinleyicilerim ‘Çal Awaz’ı beğeneceklerdir. Önerilerinizi ve eleştirilerini mutlaka beklerim.

NİHAL BAYRAM

© 2006 - 2007 Yeni Özgür Politika