Seyid Ozan Mahmut Baran
DERSİM’DE BİR DERVİŞ: SEYİD
OZAN MAHMUT BARAN
Dersim müziği denilince akla
gelen ilk isimlerden biri olan
Mahmut Baran’ı 53 yaşında
kaybettik.
Ali BARAN
Kısa süren
yaşamına birçok beste, kılam ve
ağıt sığdıran Baran,
kılamlarıyla, şarkılarıyla bu
topraklardaki varlığını ve
etkisini devam ettiriyor. Mahmut
Baran’ın yaşamı birçok
Dersimlide olduğu gibi acılar,
sürgünler, gurbetler ve
özlemlerle geçmiştir. Verdiği
eserler irdelendiğinde yaşadığı
bu duyguları bulmak mümkündür.
Bir dönemin canlı tanığı olarak
yaşadıklarını kılamlarıyla
günümüze taşıyan Mahmut Baran,
anlaşılması ve unutulmaması
gereken önemli
değerlerimizdendir.
Mahmut Baran 1922’ de Dersim’in
Hozat-Bargeni köyünde dünyaya
geldi. Babası Mehmet Baran,
Bargenli seyit ve halk ozanı
olup saz ve keman çalmaktadır.
Halk içinde sevilen, sayılan bir
aileden gelir. Mehmet Baran,
1938’ de yakılan Seyit
Turabi’nin kardeşidir. Mehmet
Baran köklü bir aileden gelir ve
yine kendisi gibi Alevi
ocağından olan Sarı Saltıklı
Besime Baran’la evlenir. Mahmut,
Besime ile Mehmet’in onuncu
çocuğudur. Baran Kürtçe dilini
ve Zazaca lehçesini iyi
konuştuğu gibi Türkçe de
türküler söyler, ölenlerin
cenazelerinde ağıt yakar.
Ağıtlarının çoğunda Dersim
Katliamı’nı, Axdad’ı, Keki
Ağa’yı, Ali Ağa’nın Erzincan’a
vali olmasını, Axzonik’te
insanların nasıl kasatura ile
lime lime edildiğini, Hozat’taki
zalim Sait Sağıroğlu’nun
tutukluların kafalarını
postallarıyla vurup vurup
dağıttığını, hatta Ali şer’in
Koçgiri direnişini dile getirir.
Mahmut Baran düğün ve
eğlencelerde ise Kürdün aşkını,
Xezalı ve Tew le Tew le gibi
klamlarını söyler. Türküleriyle
yöresinin kılam, stran, ağıt ve
beyitlerini diğer halklara taşır.
Tew lê Tew lê
Baranek jî bari yo, hey lê hey
lê heyl canê
Huwra kýrýn xurme xurme, tew lê
tew lê tewl canê
Ramîsana jinebîyan, dilo hayê
Nanê nanê garisî, tew lê tew lê
tewl canê
Lo rabe lawik rabe
Lo rabe xortik rabe
Gul mîvanê me hatin
Li ser çavan û rûyanê…
Ew gulê gula zerê, hey lê hey lê
heyl canê
Ew dukan û bajare, tew lê tew lê
tewl canê
Ramisana qiz û bukan, dilo hayê
Nanê nanê genime, tew lê tew lê
tewl canê
Ramisane qîzan, dilo hayê
Derdê mira dermane, hey lê hey
lê heyl canê
Lo rabe lawik rabe...
Mahmut Baran 1940’larda askere
gider, savaş dönemi olduğu için
dört yıl askerlik yapar ve
askerliğini yaptığı Gelibolu’da
nalbantlık mesleğini öğrenir.
1945’ te evine döndüğünde önce
geçimini nalbantçılık yaparak
sağlar, daha sonra ise hayvan
alıp satar. Hozat’taki,
Elazığ’daki mezbahalara hayvan
toplayıp getirir. Bir taraftan
da diğer üç kardeşiyle
rençberlik yapar. Baran ikinci
kez evlenir, iki hanımını ve on
çocuğunu geçindirmek için daha
fazla çalışmaya başlar. Hayatı
daha da zorlaşır; ama direnir ve
tütün toplayıp Erzincan, Bingöl
ve Elazığ üçgeninde satarak
geçimini öyle sağlamaya çalışır.
Baran ailesi müzikle iç içe olan
bir ailedir. Çok dilli bu ailede,
Kürtçenin Kurmaci ve Kirmanckî
lehçelerinde ve ayrıca Türkçe
eserler söylenir. Müzik ve çok
dillilik Baran ailesinin önemli
bir özelliğidir…Mahmut Baran
sadece dışarıda değil aile
içinde de müziğe önem verirdi, o
yüzden de çocukları doğalında
müzisyen olarak yetişti.
Baran’ın yaşamı sevda üzerineydi.
Klamlarında aşkın tüm
güzelliğini bulmak mümkündü.
Onun parçalarında aşk, özlem,
acı aynı zamanda yaşamın
doğasının bir zorunluluğuydu.
Aşkın Divanesi
Aşkın divanesiyem yar yar düştüm
yollara
Merhametin yok mu yok mu halim
sorasın
Zari zari ağlar ağlar yanar
gezerim
Merhametin yok mu yok mu halim
sorarsın…
Haydar’ımın ahı yar yar tuttu
cihanı
Tahammül edemem yar yar verin
dermanımı
Ayrılık günlerinin yar yar geldi
zamanı
Merhametin yok mu yok mu halim
sorasın
Mahmut Baran oldukça sosyal bir
insandı. Çevresiyle hiçbir
sorunu olmayan, bir sorunu olsa
dahi mahkemeye gitmek yerine, bu
sorununu sevdiği dostlarıyla hal
ettiği çok anlatılır. İki eşli
olduğu halde, iki hanımı ve on
çocuğu bir arada tutabilen, biz
çocuklarıyla oturup konuşan;
hatta dertleşen bir babaydı.
Yaşadığı zorlukları bize anlatır
ve küçük görevler verip
çalışmalarına ortak ederdi. Bize
hep okumanın önemini ve her
dilin bir insan olduğunu anlatır
ve dilin yaşatılmasının çok
önemli olduğunu vurgulardı. Dede
olması itibari ile halkının
sorunlarını kendine dert etmiş,
çektiği acıları klamlarına
yansıtmıştır. Baran’ın hanımı
Bese de çok ağıt söylerdi. Annem,
yakılan yirmi dört canın üzerine
yakılan ağıdı, genellikle
babamın çaldığı keman eşliğinde
söylerdi.
SEKESUR
Bira Aziz tu Çawuşe şirkete
Tu dermekev daira Hukmate
Ev zamlıman te dinivisine
Bıra telve mala bav u Xale…
Bıra Erde Xane hındık e,
Mın tede ajot qefleyek fidan u
dendike
Mın nezani va zaliman a ten
Bı kok u riçiken va hıldikın
Yine Hozat klamında Zabit
Sağıroğlu’nun zalimliğini ve
kendisinde yaratmış olduğu
duyguları keman eşliğinde şöyle
ifade eder:
Dayê narim Xozatê Hundirê mın
ditırse
Saxır oxlî kafıre bavo lemin mın
dekuje
Derê Hepısxanê babo wi dayê li
mın vekırın
Lı ser mın bekesi li min babo
kilit û zırze kırın
Qehreman axa, li mın derdo Rıca
Ali kekan qebul nekırın
were li mınê babo li minê daye…
Na ser Xozatê dayê hevrên tarî
Tav li tavê nasekınê dıbare tav
lı tavê
Kesek tune ku xeberê bıde qîza
sur oxli
Destê zaruyên xwa bıgre here
mala bavê
Axzonig katliamını anlatırken
Cemşi ve Memed Ali Ağa’nın,
devletten söz aldığını
kendilerine dokunulmayacağını;
ama Dersim Katliamı’nın sonunda
tarafsız kalan Memed Ali ve
Cemşi gibi ağaların devlete
inanmakla hata ettiklerini
anlatır. Hozat bölgesinin önce
tarafsızlaştırıldığını; ama en
sonunda onların da
katledildiklerini ve Hozat
halkının da onlarla birlikte
yakılıp yıkıldığını anlatıyor.
AXZONİG A WESAYE
Axzunig kowo vêsayi yo wi lemin
No çi miz û duman o wayi lemine
biko
Cemşi Axayi be Memed Ali Axayi
re
Bınê sungiyan de mılqi danê wayi
lemın lemın!
De wayi wayi wayi,lemin lemın
wayi !..
Cemşi vano To dıma yeno niyade
No çıko ma sero voreno lemin
wayi
Koyê Axzunige mız û dumano
Na hukmatê tereşi rê itivar
nêbeno lemin wayi!
De wayi wayi, lemın wayi!
14 Ağustos 1938‘de köye baskın
yapan askerler Seyid Turabi
Baran ve Seyid Hasan Canan
ailesinden 24 canı tutuklar.
Tutukladıkları insanları elleri
kolları tellerle bağlanarak
Sekesur denen yerleşim alanına
getirirler. Zulüm ise burada
başlar; askerler tutukladıkları
bu insanları, kasaturalarla
delik – deşik ettikten sonra,
samanlıkta benzin döküp diri –
diri yakarlar. Mahmut Baran
klamında bu acıyı şöyle dile
getirir:
MEZREK A SEYİDAN
Mezrêk a Seyidana way pepo pepo
way lemin bi çekeri
Bejna biraye mı henikı rindo
têlêka mina na ipegi
Wakılaminê ez mırena wi wİ.
Mıra ta biya deste kıtabane mıne
Ecemi dana kami
Şima na deste kıtabane mine
Ecemi dana kami
Mezrêk a Seyidana wiy pepo pepo
Way lemine bi Zembule
Bejna bırayê mi hêni kı rındo
têlêka mina na Tembure
Da bıra wezo çimanre korbi wiy
lemin bıra
Dorme çımane bıraye mıda sono
kepega na sabune
Mezrêk a Seyidana way lemine
bira vay lemine bı kemeri
Bıraye mi wano cılamı bere
yolaxa na teberi
Na kıla minê dinya gevrikı zaf
şirina wiy lemin
Ez be teyna teyi sebıkeri, Ez di
teyna sebıkeri
Mahmut Baran 1964 yıllarında
sanatçı olarak Ankara TRT’de bir
müzik programında misafir konuk
olarak katılır. Türkçesi iyi
olmadığı için: ‘Senin diksiyonun
kötü. Türkçe öğrenmen lazım’
derler; ama o: “Ben dilimle
söylemek isterim” der ve oradan
ayrılır. Bir yıl sonra da
1965’te Almanya’ya işçi olarak
çalışmaya gider. Anadiline
verdiği önemi daima önde tutmuş,
yaşadığı acıları, zorlukları
anadilinde klamlarına dökmüştür.
Hayatının bir dönemini oluşturan
gurbet yıllarının kılamlarını
ise Almanya’da yapar.
Almanya’dan izine gelen gurbetçi
Dersimliler getirdikleri bant
teyiplerde hep Mahmut Baran’ın
eserlerini çalardı ve
birbirlerinden kopyalayıp
çoğaltırdı. Böylece Baran’ın
sesi sınırları aşmış; Almanya,
Fransa, Hollanda’dan Türkiye’nin
çeşitli bölgelerine ulaşmıştı.
DERDO DERDO
Derdo derdo derdo derdo derdo
Lo lo kuro kur maro min go
Sibeye kavilê gundê we ye
bisewûtî li yane
Delal ya dilê min sekinî li roka
der û li orta erd û Ewliyane
Êv dibarîne istrê çavane
Ez çi bikim bê bext bû qîza
heramê mêrane,wayê
De hayê hayê de wiy derdo derdo
kula bê mirinê derdo
Derdo derdo derdo
Lo lo kuro kur maro mi go sibeye
Karwanek di bin gundê meda
derbas bû qêy naleqê
Ez çum pêþiyê, min go karwancî
tu bi xwe kî bi xudê dekî barê
te çiye
Go Ez terim welatê xerîb
xerîbîstana sewûtî
Ser barê min kulê bin barê min
meraqe
Xelk û alêm bûn masûqê malê
dinyayê ez terk nakim suretê bi
xal û deqê
De hayê hayê li welatê xerîb
xerîbîstana sewûtî
Seva sevên resini xewa çavên min
nayê
Mahmut Baran bu dönemde büyük
bir acıyı, akrabalarıyla
birlikte yaşar. Oğlunu devlete
asker olarak veren amcazadeleri,
İstanbul’da oğlunun ölüsünü dahi
alamaz. Yaşadığı bu büyük acıyı
Baran sözlerine döker. Oğluna
yaktığı ağıtta ise ciğer
acısının zor olduğunu, Allah’tan
böyle bir acıyı dağa taşa
vermemesini diler.
Daye estenbolo way lemine
istenbol o
Tayine re na gol o tayinre waye
na çol o
Piye kokim vano; ez şiyo
xestexane Heyder Paşayi
Mi te de niya da ke cile cigere
mi tip u tol o
Ez pey ser vejiya teber wax biko
oy oy
…
De urze urze cigere mi urze
Welate xeribe weşaye de ti sere
xo we dare
Piye xoye kokimi re weşiyane xo
biye oy oy biko biko
Xebere de piye kokimi, vane"lace
te zeweciyo
To sera ciya beno be hesa cigera
xo xo dest ra ci de
wax lemine
1975 yılına kadar Almanya’da
işçi olarak çalışan Baran, aynı
yılın yazında ülkeye izne gelir.
Keban Barajı’nda arkadaşlarıyla
eğlenirken, kalbi durur ve
hayatını kaybeder. Sağlığında
sevdiklerinin teyplerine klam
söyleyen Baran’ın stranları,
ağıtları ve beyitleri birçok
Dersimlinin evinde, en değerli
hazine olarak halen saklanıyor.
Dersim’in bu değerli hazinesini
geleceğe taşımak ve daha derli
toplu bir arşiv oluşturmak için
bu kayıtları bir araya getirmeye
çalıştım. Bu amaçla Mahmut
Baran’ın 1985 ‘te Almanya’da
Hunerkom tarafından 'Derdo Derdo'
adlı ilk albümünü çıkardık.
2001’ de ise KOM müzik
tarafından Türkiye’de aynı
albümü çıktı. Mahmut Baran
anısına 2010 yılında Dersim
Hozat Bargeni köyünde ölümünden
35 yıl sonra bir anıt mezar
yaptık. 29 Temmuz 2010 tarihinde
anıtın açılışını BDP Dersim
Milletvekillisi Şerafettin
Halis, Hozat, Pertek belediye
başkanları ve birçok sanatçının
da katılımıyla yaptık ve ilk kez
bir anma etkinliği yapıldı. Bu
anma etkinliği ile Dersim halk
ozanı Mahmut Baran bir kez daha
halkı ile buluştu ve sesi
yeniden kendi topraklarından
yükseldi.
XEZALXEZAL
Hey le Xezal xezal
Delalya dıle mın sebe çave reş û
belek bum filar û be Mal
Lê lê te ez helandım lı welaten
xerib sebe Çaven reş û belek
Qey heliyam bum pırpırekan Wi
Xezal wi bemal wi delal
Eman eman sebe çaven reş û belek,
bejna zırav coten ser memıken
ferfuri heliyam neman xezal wi
delal
Hey le haye haye
Delalya dıle xwe caran jı bira
dılen xwe nekır
Şeva şeva reşini xwa çaven min
naye wiy xezal wiy delal wi
bemal
Ez xezalım xezalım xezalım mina
berxa ber gazê dıkalım xezal wi
delal
Eman eman sebe çaven reş û belek
heliyam nemam wiy xezal
Hey le xezal delalya dıle mın
çıma isali te lı mın varkır
Te ez helandım omre mın tevakır
Qeyi te lı soza xwe û kula dıle
mıne sadıq boa xude fedi nekır
xezal
wi delal oy le le dine dina dine
eman eman sebe çaven reş û belek,
bejna zırav cote ser memıken
ferfuri heliyam nemam xezal wi
bemal
Yazılı bir tarihe sahip olmayan
Dersim Kürt tarihinde sözlü
tarih çok önemlidir. Bir dönemin
sosyal yaşamından, tarihsel
olaylarına, acılarından
sevinçlerine kadar her duygu
ozanların sesinde dile
getirilmiştir. İşte Mahmut
Baran’ı önemli kılan en önemli
yönlerden biri budur. Mahmut
Baran, Dersim’in bir dönemini
anlatır eserlerinde. Bizler
geçmişimizin acılarını,
sevinçlerini Mahmut Baran ve
diğer ozanlarımızın o yürek
dağlayan klamlarından öğrendik.
Mahmut Baran gibi ozanlar
olmasaydı tarihin bir parçası
yok olurdu ya da eksik kalırdı.
Bunun yok olmasını engellemek,
günümüze taşımak tabii ki her
insanın görevidir. Eğer Mahmut
Baran, Dersim için bir ozan ve
bir değerse hepimizin o değere
sahip çıkması lazım. Bu da bu
ozanlarımızı, türkülerimizi
gençlerle buluşturmaktan geçer
kanısındayım.
(Dersim Gazetesinin Mart 2012
sayısından)
Newededersim